Avuçların gerçekten açık mı sevgiyi, huzuru, mutluluğu, yaşayabileceğin tüm güzellikleri almaya yoksa sımsıkı kapalı mı bir yumruk gibi canını acıtan en ufacık şeye karşı koymaya?
Ne kadar farkındayız bugün, belki de şuan içinde bulunduğumuz dakikada ne mucizeler çıkacak karşımıza. Gelmesini istediklerimizi heyecanla beklemek yetmiyor, onların gelmesine kalbimizi, avuçlarımızı açtığımızda hayallerimiz de bize doğru bir adım atıyor. Ne kadar verirsek o kadar alıyoruz hayatta.
Şimdi bunları yazarken yine seneler önce not ettiğim bir yazının bir parçası geldi aklıma. Haşmet Babaoğlu demiş ki;
...Biliyorum, çoğumuz çok verdiğinden fakat hiç alamadığından yakınır.
Ama hayat duruşlarına bir bakın! Yumruk gibi sımsıkı kapalı ve kaskatıdırlar.
Almak için de vermek için de yumruğumuzu açmamız gerekiyor.
Ve gariptir, dua ederken ellerimize verdiğimiz biçim bile "uyandırmıyor" bizi, aklımızı başımıza getirmiyor...
Ellerimizin arasında çok şey tutuyoruz aslında. Sevgimiz, sevdiklerimiz, hayalini kurduklarımız, cesaretimiz, hayatımız…açalım yumruklarımızı ki her şey özgür kalsın, sahip olduğumuz tüm güzellikler bizden çıkıp başkalarına ulaşsın ve katlanarak bize geri gelsin.
Yaşamın tüm güzelliklerini avuçlarınızda hissedeceğiniz bir hafta olsun!
Write a comment